Yapı Kataloğu - Nitelikli Mekan Yaratma Platformu

Bize Ulaşın +90 (850) 303 27 83
  • Cafer Bozkurt Mimarlık

İstanbul’un Tophane semtindeki Kılıç Ali Paşa Hamamı, 1580-1583 tarihlerinde Kaptan-ı Derya Ali Paşa tarafından Mimar Sinan’a ustalık döneminde yaptırılmış ve Kılıç Ali Paşa Külliyesi bütünü içinde yer almaktadır. Osmanlı imparatorluk başkentinin tarihi limanı içinde döneminden günümüze kültürel bir miras olarak kalan bu eser, Kılıç Ali Paşa'nın Osmanlı Sultanı adına kazandığı zaferlere ithafen, dolgu toprak üstünde bir 'liman külliyesi' olarak kurulmuştur. Bu külliye bünyesinde hamam, vakfiyeye gelir getiren bir 'akar' olarak inşa edilmiş. Osmanlı'nın son döneminde satılan akarlar arasında bu hamam da özel mülkiyete geçmiş ve 2005 senesinde bugünkü sahipleri İREN ailesi tarafından satın alınmıştır.

İstanbul’daki tüm Osmanlı yapıları gibi, Kılıç Ali Paşa Külliyesi de birkaç büyük deprem geçirmiştir. 1956 yılında İstanbul Büyük İmar Faaliyetleri sırasında Tophane’deki ana yol genişletmesi için dönemin Başbakanı Menderes tarafından gerçekleştirilen büyük yıkımlardan kurtulabilmiş şanslı eserlerden biridir.

I.Derece Eski Eser olan Kılıç Ali Paşa Hamamı’nın restorasyon projesinde, geometrisi, yapı tekniği ve malzemesi ile özgün Sinan yapısından geriye kalanların ortaya çıkarılabilmesi ve yüzyıllar içerisinde kaybolan özelliklerinin geri getirilebilmesi için, yaklaşık 1500 m3 moloz atılmıştır. İnşasının üstünden geçen 430 yıl boyunca yapıya yapılan müdahaleler sonucunda biriken muhdeslerden arındırılıp, yapıya uygun olmayan ekler ve katmanlardan temizlenmiştir. Üst üste dökülen asfalt ve dolgu katmanlarıyla günümüz yol kotunun çok yükselmesi nedeniyle bütün Kılıç Ali Paşa Külliyesi 1,5 m kadar gömülmüş, hamamın yol tarafındaki pencerelerin ahşap doğramaları ve demir lokma parmaklıkları kaybolmuş ve önüne tuğla ile örülmüştü.

Kılıç Ali Paşa Hamamı restorasyonunu özel kılan unsurlardan birisi de bu tarihi eserin özgün işlevini hiç yitirmemiş olması ve bugün yine bu işleviyle projelendirilmesidir.  Yapıyı çağdaş hijyen ve konfor standartlarına adapte edebilmek için gerekli yapısal restorasyon ve sıhhi güncellemeyi gerçekleştiren bu proje, özgün hamam fonksiyonu ve yıkanma kültürünü 21.yy yaşamına taşımıştır. Dolayısıyla bu yapı Osmanlı hamam kültürünün günümüz kent yaşamına geri kazandırılmasında önemli bir sosyo-kültürel rol oynamaktadır. Bu eski hamam yapısı sadece Tophane çevresinin kamusal yaşam alanına geri katılmakla kalmayıp, aynı zamanda şehrin ihmal edilmiş bu bölgesinin geri dönüşümü ve canlanmasına önemli bir proje olmuştur.

Hamamı bugüne adapte etmek ve güncelleştirmekle yükümlü proje mimarı olarak, bir yandan Sinan mimarisinin mekânsal özelliklerini geri kazandırmaya çalışırken, aynı zamanda eski bir yapıya yeni talepler yükleme sorunuyla karşı karşıya kalınmıştır. Bu işlem, yapının özgünlüğünü bozmadan çağdaş teknolojilerin başarılı bir şekilde uygulanmasını ve Osmanlı devrinde inşa edilmiş bir yapının 21.yy. alışkanlık ve standartlarına adaptasyonunu gerektirmektedir. Örneğin, binanın güncel ihtiyaçlarını karşılamak için arka bahçeye eklenen ve bahçe duvarı hizası altında kalan yeni binaya yerleştirilen servis mekânları yapının içine, camegaha yerleştirilseydi, içerideki mekânsal bütünlüğü bozacaktı.

Mekânsal organizasyonu açısından klasik hamam tipolojileri ile karşılaştırıldığında Kılıç Ali Paşa Hamamı epey sıkışık bir plana sahiptir; bunun nedeni inşası için tahsis edilen arsaya tam olarak sığamamasıdır. Camegah düzgün bir kare plana oturtulmuş olmasına rağmen, ılıklık, sıcaklığın geometrisinin içine doğru girmiş, böylece bu geçiş mekânı iki kopuk parçaya ayrılmış ve sirkülasyonda özgün bir farklılığa yol açmıştır.

Yüzyıllar boyu ciddi mekansal deformasyonlara uğrayan camegahta 16.yy’da sadece basit bir taş seki bulunmaktaydı. Camegahın dört beden duvarı boyunca devam eden bu sekinin ön yüzünde yer alan nalınlıklara çıkardıkları ayakkabılarını yerleştiren kullanıcılar, sekilerin üzerindeki kilimlere oturur, soyunur, elbiselerini çivilere asıp ıslak hacimlere geçerler, hamam sonrasında ise burada dinlenip su ve şerbet içerlerdi. Zamanla, müşterilerin soyunma-giyinme için daha mahrem ve eşyalarını bırakabilmek için daha kontrollü kapalı mekânlara olan talebi, iç mekân tasarımını doğrudan etkilemiştir. Basit sekinin üstüne zamanla önce ahşaptan soyunma odaları ve dolaplar eklenmiş, bu daha sonra 2-katlı dolu bir ahşap yapıya dönüşmüştür. Camegahı içerden tümüyle saran ve dolduran bu eklenti yapı, köşe trompları ve kemerleri kapatmış, ayrıca ana kubbenin bütünsel olarak algılanmasını engellemişti.

Restorasyon projesinde bu geç dönem ekleri kaldırılıp yerine fonksiyonel fakat hafif bir yapı tasarlanmaya karar verilmiştir. Zemin katta, taş seki ortaya çıkarılmış ve açık oturma yerleriyle donatılmıştır. Böylelikle zemin kat orijinal canlı karakterini geri kazanmış; sosyal mekân özelliği köşelere yerleştirilmiş olan küçük bir soğuk mutfak ve diğer küçük servis fonksiyonları ile pekiştirilmiştir. Bu ferah ve sosyal zemin katın üstünde giyinme odaları mütevazı bir mimari üslupla yerleştirilmiş ve aynı zamanda 60 kişiye hizmet veren dolap sistemi getirilmiştir.

Diğer Osmanlı hamamlarının iç mekânları 19.yy – 20.yy eklentileriyle doldurulmuş olup özgün kubbeli hacimlerin gösterişli mekansallıkları kaybolmuştur. Restorasyondan sonra Kılıç Ali Paşa Hamamı, bu özgün zengin iç mekânların gözüktüğü ve yaşandığı tek hamam olmuştur. Ayrıca bugünkü çağdaş kullanım biçimi ve organizasyonu özgün yapıldığı dönemdeki kullanıma en yakın hamamdır. Bu restorasyon projesi ile bir Sinan yapısı hem çağdaş kamusal alana hem de ortak tarihi bilince geri kazandırılmıştır.

Malzeme, Strüktür ve Teknoloji

Mimari restorasyon, mimari kültürel mirasın dikkatli ve planlı müdahaleler ile analizi, belgelenmesi ve korunması demektir. Kılıç Ali Paşa Hamamı örneğinde, bina yüzyıllar boyu tahrip edici değişiklikler, yersiz eklentiler ve sayısız malzeme katmanları altında çok hasar görmüştür. Özgün malzeme ve strüktür öğelerinin ortaya çıkarılması ve rölöve çizimlerinin bu bilgilere göre baştan çizilerek ‘gerçek Sinan yapısının’ bulunması işlemi bu restorasyon süreci boyunca devam etmiştir. Bu sebeple, binanın özgün detaylarının doğru tanımlanabilmesi için standart prosedürlerle değil, her an değişebilen yeni bilgilerin doğru yorumlanabilmesini sağlayacak bir metodoloji ile çalışılmıştır. Sürekli in-situ inceleme yapılmış ve sanat, sanat tarihi, arkeoloji ve kimya dallarında uzmanlar tarafından yapılan bilimsel malzeme ve strüktür testleri uygulanmıştır. Koruma Kurulu ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’nden her etapta onay alınarak ve ruhsata bağlanarak çalışılmıştır.

Bu geniş kapsamlı restorasyon projesinde hem özel konstrüksiyon teknikleri entegre edilmiş, hem de özgün yapı malzemeleri kullanılarak yapının stil ve karakteri korunmuştur. Yapının özgün parçalarının onarım ve yeniden üretiminde geleneksel marangozluk, taş ve kurşun işçiliklerini içeren geniş bir ustalık ve zanaat yelpazesi kullanılmıştır. Ismarlama yapılmış Osmanlı tuğlaları, özel horasan harcı, fil gözü ve manda gözü camlar gibi geleneksel mimari detaylar bu restorasyon için özel olarak üretilmiştir. Dolayısıyla Kılıç Ali Paşa Hamamı restorasyonu gibi projeler, geleneksel malzeme ve yapı öğelerinin üretimi için talebi canlı tutarak ve pratik teknik bilgilerin nesilden nesile aktarılmasını sağlayarak teknik uzmanlığın ve yapı geleneklerinin devamlılığına önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır.

Binada temizlik ve boşaltma çalışmaları başlayınca, yapının hayatı boyunca pek çok değişiklik ve hasara uğramış olduğu ortaya çıkmıştır. 19.yy.ın ikinci yarısında yapının giriş tarafındaki beden duvarına yapışık olarak 4 dükkân eklenmiştir. Bu dükkanlar hazırlanan ikinci dönem restitüsyon projesi ile onay alınarak tekrar kazandırılmış ama muhdes olan diğer 3 dükkan kaldırılmıştır. Fakat hamam yapısı en büyük hasarı 20.yy’da yapılan ‘bakım-onarım’ çalışmaları sırasında görmüştür. Sayısız sıva, fayans veya mermer katmanları gibi orijinal yapıyı boğan malzemeler ve muhdes elemanlar, özellikle 1936 yılındaki yangından sonra eklenmiştir.

Kılıç Ali Paşa Hamamı’nın mimarisinde öne çıkan en önemli özellikler arasında özgün taş duvar işçiliği ve kubbelerin kurşun kaplaması ile iç mekânlarda kullanılan doğal taş ve ahşap işçiliktir. Ana taşıyıcı duvarlar almaşık duvar örgüsüyle, bir sıra küfeki taşı ardından iki veya daha fazla tuğla sırasından oluşan bir düzende ve özel pembe rengiyle ayırt edilen horasan sıva ile yapılmıştır.

Açık hava, su, don ve bitki kökleri gibi doğal yıpratıcı etkenlerin tesiri dışında bu 16.yy. kubbe ve duvar konstrüksiyonunu en şiddetli hasara uğratan etken, bozulan kurşun kaplamanın yerine yapılan çimento şapı, beton, zift ve kiremit katmanlarının kaplanması ile derzler arasında çimentolu harç kullanılmasıdır. Bu binanın yapısal bütünlüğünü bozup, asimetrik oturmaya ve su almaya neden olmuş, böylece yapıyı depremlerin yıkıcı etkisine açık bırakmıştır. Restorasyon projesinde bu strüktürel problemi gidermek için büyük kubbenin başlangıcına çift sıra, sıcaklığın büyük kubbesine ise tek sıra olmak üzere paslanmaz çelik kasnaklar çevrilmiştir. Ayrıca demir gergilerin paslanması ve ahşap hatılların çürümesiyle de zarar gören duvar, kemer ve kubbelerdeki tuğla örgüsünde oluşan deformasyon ve çatlakların giderilmesi için çelik kenetler, dikişler ve enjeksiyonlar uygulanmıştır. Gerekli yerlerde tuğlalar, özel olarak üretilmiş yenileri ile değiştirilmiş, ve kumlama ile genel cephe temizliği yapılmıştır. Duvarlarda restorasyon sırasında kullanılan sıva karışımı, malzeme danışmanları tarafından yapılan örnek analizleri sonucunda bulunan doğru içerik, renk ve kıvamda olacak şekilde üretilip uygulanmıştır. Bozulan kubbe kurşun kaplaması ise geleneksel yöntemle ve özgün detaylarla baştan yapılmıştır.

Hasarlı yüzeylerin tamiri ve strüktürel güçlendirmenin yanı sıra, bu restorasyon projesinin önemli noktalarından biri de Sinan devrinin kısmi veya bütünüyle kaybolmuş yapı elemanlarını saptamaktır. Örneğin, sıcaklığın ortasındaki altıgen göbektaşı, ıslak hacimlerin kubbelerini süsleyen filgözleri, havalıklar, camegahın ortasındaki sekizgen mermer şadırvan, ana kubbedeki aydınlık feneri ve pencerelerdeki revzenler kaybolan bu öğelerden bazılarıdır. Yine tamamen yok olmuş, ama döşemede izleri bulunan şadırvan, arkeolojik kazı çalışmaları sırasında arka bahçede gömülü bulunan parçalar ile kuzeydoğu köşesindeki muhdes dükkânların ayıklanması sırasında temel dolgusundan çıkan özgün fıskiye esas alınarak yeniden yapılmıştır. Ayrıca, sıcaklık ve ılıklıklar arasındaki geçişlerde zamanla kapatılan veya yeri değiştirilen geçiş kapıları özgün haline geri getirilmiştir. Kapılarda kat kat sıvaların altında bulunan skalaktit süsler ile ıslak hacimlerde üst üste sıva, çini mozaik ve mermer katmanları altında bulunan özgün taş döşeme yenilenmiştir. Islak hacimlerde kubbeleri süsleyen filgözü camlar tamamen yok olmuş, bunların su-geçirmez kesit detayı ve oranları baştan tasarlanarak üfleme tekniği ile üretilmiştir.

Bu projedeki yeni strüktür ve malzemelerin kullanımında ise çağdaş tasarım ilkeleri ve eski-yeni arasında estetik uyumluluk gözetilmiştir. Arka bahçeye yerleştirilen yeni servis yapısında çelik-ahşap konstrüksyon ve metal çatı kaplaması kullanılmıştır. Bu yapının altına toprağa gömülü 60 tonluk su deposu ve pompa istasyonu yapılmıştır. Eski su deposu yeni teknik merkeze çevrilmiş, mekanik ve elektrik tesisatlar yapıyı bozmadan yerleştirilmiştir. Bina genelinde doğal havalandırma kullanılmaya devam edilmiş, örneğin camegahın kubbesi üzerindeki yok olduğu için yeniden yapılan çatı feneri camla kapatılmamış, böylece nemli ve kirli hava yükselip buradan atılmakta, temiz hava ise doğal olarak kapı ve pencerelerden içeri gelmektedir.

Özgün malzeme ve yapı tekniklerinin nitelikli kullanımı, statik güçlendirmedeki hassasiyet ve yeni tesisat ve yapı teknolojilerinin duyarlı entegrasyonu açısından bu proje çok yüksek bir restorasyon kalitesine sahiptir. Fakat Kılıç Ali Paşa Hamamı restorasyonu her taşın her tuğlanın bilimsel olarak incelendiği klasik bir restorasyon projesi olmakla kalmayıp, aynı zamanda yapının bugüne adaptasyonu açısından örnek bir restorasyondur. Bu projeyi başarılı kılan kilit nokta ise, çağdaş yaşama etkili adaptasyonunda özgün yapının otantikliğinden ve karakterinden ödün verilmemiş olmasıdır. 'Otantiklik' kavramının 19.yy'dan beri bol tartışılıp halen netleşmediği günümüzde, Kılıç Ali Paşa Hamamı restorasyonunda ağırbaşlı ve net bir tutum ile çağdaş uygulama alanında farklı bir yaklaşım sergilenmeye çalışılmıştır.

Mimari yapının hem malzeme hem de mekânsal anlamda özellik ve ihtiyaçlarını 'söylemesine' izin veren ve restorasyon prensipleri ile kararlarını buna göre belirleyen  çalışma hakkında Prof. Doğan Kuban şöyle yorum yapmıştır: "Kanımca iyi bir restorasyon yapmak için restorasyon sorumlusunun tarih bilinci gelişmiş, deneyimli bir mimar olması, restorasyon eğitimi görmüş, fakat yeteneksiz bir mimar olmasından daha iyidir."

Restorasyonda 'gerçek yapı'yı bulmak için önemli kriterlerden biri, özgün Sinan yapısının zengin mimari mekânsallığını geri kazanmak olmuştur. Camegahın mümkün olduğunca yalın tutulması, camegahtaki tuğla dokusunun restore edildikten sonra sıvasız haliyle bırakması ve etkileyici kubbe mekanının ortaya çıkarılması kararları, mekanın tecrübe edilmesine verilen önemi göstermektedir. Ayrıca, restore edilmiş eski ile yeni eklenmiş çağdaş yapı arasındaki ayırımı malzeme seçimleri ve sadeliğiyle net olarak hissettirmek, önemli bir kriter olmuştur. Sinan yapısında küfeki taşı, el yapımı tuğla, horasan harç, kurşun kaplama kullanılmıştır. Güncellemede bina bütününde masif meşe ahşap ile beyaz damarsız Marmara mermeri kullanmıştır. Bu ayırım Sinan devri yapısı ile çağdaş yorumu belirgin olarak göstermektedir.

Sonuç olarak, yapıyı her zaman bir bütün halinde görmek ve bütün olarak ele almakla, hem özgün tarihi atmosferi yakalayan hem de çağdaş bir mimari anlayış getiren bu proje dikkat çekici bir eserdir.