Mimarlar Rehberi Röportajları | MORF - Serkan Yetgin ile Sürdürülebilirlik ve Yeşil Tasarım Üzerine
Ofisiniz ve tasarım çizginizi kısaca özetleyebilir misiniz?
Ofisimiz, fonksiyonel ve estetik açıdan sürdürülebilir mimari çözümler üretmeye odaklanan bir tasarım stüdyosudur. Mimarlık anlayışımız, çevresel duyarlılık, kullanıcı ihtiyaçları ve çağdaş estetik değerlerin özgün bir dengesini yakalamayı amaçlar. Her projemizde, farklı açılardan bağlamı dikkate alarak benzersiz, işlevsel ve estetik olarak çarpıcı mekânlar yaratma hedefini güdüyoruz.
Tasarımlarınıza başlarken ilham kaynaklarınız neler oluyor?
Mimarlığın belki de şansı diyebileceğimiz bir özelliği; ihtiyaçlarını size aktaran her kullanıcının ve projenin yapıldığı çevrenin her yeni projede, birbirinden çok farklı, özgün karakterde olmasıdır. Kullanıcının ihtiyaçlarını size aktarırken kullandığı dil nüansları bile projeye başlayacağınız noktanın belirlenmesinde etkili oluyor. Bunun yanında doğanın projeye olan girdileri her zaman belirleyicidir. Yapılı çevrenin geçirdiği dönüşümleri, alanın içinde bulunduğu sosyal, kültürel dinamikleri okumaya çalışmak, çoğu zaman mimari tasarıma çizgilerle başlamadan önce tercih ettiğimiz bir yaklaşım.
Tasarım süreçlerinizde hangi faktörler sizin için önceliklidir?
İyi bir projenin, ancak ve ancak işverenle iyi bir senkronizasyon yakalandığında ortaya çıkabileceğini düşünüyoruz. İşverenle sağlıklı bir iletişim kurmak bizim açımızdan en öncelikli işlerden biri. Aksi takdirde projede derinleşmenin, potansiyel noktalara ilerlemenin mümkün olmayacağı çok açık. Çoğunlukla, bir tarafıyla mutlaka kamuya dokunan projeler yaptığımız için, yalnızca problemi tarifleyen tarafı değil, bu süreçten etkilenen tüm tarafları düşünerek tasarım süreçlerini ilerletmek ve sonlandırmak yönünde bir çabamız her zaman oluyor.
Projelerinizde yapı malzemelerini seçerken hangi faktörleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Sürdürülebilir, dayanıklı ve estetik açıdan projenize en uygun malzemeleri nasıl belirliyorsunuz?
Zamansız, uzun ömürlü, gerçek ve elbette sürdürülebilir malzemeleri tercih etmeye gayret ediyoruz. Tasarladığımız mekân, ister bir binanın bütünü olsun, isterse en küçük ölçekte bir ıslak mekân olsun, genel konsepte bağlı kalarak, mekansal kaliteyi ön plana çıkarmakta bir araç olarak malzemeleri kullanıyoruz. Malzeme seçerken, o mekân için en uygun dokuyu, rengi, uyumu ve kaliteyi arıyoruz. Her proje için bu heyecanlı bir araştırma süreci bizim için.
Sürdürülebilirlik ve yeşil tasarım konularında ne gibi stratejiler benimsiyorsunuz?
Sürdürülebilirliğin tasarım alanında en etkili kullanımının tutumlu olmakla başladığını düşünüyorum. Kaynakların sınırlı olduğunu, kullanılacak en küçük bir alanın dahi boşa harcanamayacağını aklımızın hep bir köşesinde tutarak tasarım sürecini yürütüyoruz. İyi bir tasarımın, mevcut trend gereği değil, mimarlığın topluma karşı, doğaya karşı, içinde bulunduğu kültürel ortama karşı sorumlulukları gereği zaten sürdürülebilir olması gerekir. Sürdürülebilirlik ve yeşil tasarım bizim ofisimizde opsiyonel olarak bazı projelerde konuşulan konular olmaktan çok, her projenin içinde doğal olarak var olan konular. Planlama aşamasından malzeme seçim sürecine kadar bu konuların içinde olmayı seviyoruz.
Tasarımlarınızda ve projelerinizde sürdürülebilirliği nasıl ele aldığınıza dair örnekler verebilir misiniz?
İstanbul Senin Haliç Kıyıları Tasarım Yarışmasında ödül aldığımız projemizde; makro ölçekten başlayarak, çalışma alanımız olan Silahtarağa, Sütlüce, Halıcıoğlu sahil bandındaki yerel ölçekte çözümlere kadar her alanda kültürel bir eklemlenme, kondisyonu iyi olanı geliştirme, yeni ekler yaparken de bugün için değil, gelecek için tasarımlar yapmaya özen gösterdik. Zaman zaman, her anlamda kopuşların yaşandığı bir kent parçasında, doğanın sürekliliğinin sağlanması adına iklim değişikliğinin yaratabileceği potansiyel tehditler ön görülerek bazı önlemler almaya çalıştık. Bunlardan en önemlisi deniz seviyesinin yükselmesi senaryosuna karşı, sahil bandında bir tampon bölge oluşturarak suyun burada deşarj olmasını sağlamaktı. Böyle bir senaryonun gerçekleşmediği zamanlarda ise, bu bandın kentliler ve diğer canlılar tarafından etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak adına rekreatif bazı öneriler getirmeye çalıştık. Kültürel süreklilik anlamında yüzyıllar önce aktif bir biçimde kullanılan sayfiye alanlarının devam ettirilmesi ve kentlinin bu bölgeyi daha uzun süreler kullanabilmesini sağlamak amacıyla, konut dokusu ile aradaki bariyerleri kaldırarak, erişimi kolaylaştıracak yaya bağlantıları geliştirmeye çalıştık. Önerilen düzenlemelerle aktif kullanımının artacağını ön gördüğümüz mekânların ekonomik sürdürülebilirliğini sağlamak ve kullanıcıların mekansal aidiyetini güçlendirmek için sivil girişimlerle bölgenin gönüllülük ve katılım süreçlerinin çalıştırılması gerektiğini vurgulayan kurguları işledik. Haliç gibi oldukça büyük bir kentsel çalışma alanında sürdürülebilirliğin ancak farklı aktörlerin, farklı kullanıcı gruplarının, yerel inisiyatiflerin senkronize olduğu, ortak bir eylem birlikteliğinde mümkün olabileceğini projelerimizde sıkça ortaya koyduk.