Söyleşi | Y. Taner Gültekin - RETA Mimarlık
Tüm çalışmalarınızı tanımlayabilecek vazgeçilmez bir yaklaşımınız var mı?
Genellikle yapılacak olan işlerin, tasarım aşamasında mutlaka estetik, fonksiyon, ışık, renk ve dengeli görsellikler içerisinde heykeller, tromponeiller (duvar resimleri) çağdaş yapı malzemelerinin dengeli kombinasyonu ile yakalanan modern klasisizm benim sevdiğim vazgeçilmezlerim arasındadır. Tabiki müşteri odaklı çalışmalarda profesyonellik gereği istenen tarza esneklik sağlanırken bile kendi tarzımızı her zaman ortaya çıkarmak olmazsa olmazımız olmuştur bu sayede projelerimize sonradan bakanların bizim tarzımızı bildikleri için burayı Y. Taner Gültekin (RETA Mim.) yapmış dedirtmekteyiz.
Sizi en çok tatmin eden projeniz hangisi oldu?
Birçok proje arasından sıyrılarak öne çıkan iki projemiz vardır. Birincisi Libya’da yaptığımız 4 katlı müze projemiz, burada her türlü konsepti mekanlardan, grafik tasarımlara kadar keyifle tasarlayıp uygulayabildik. Tanıtım panosu konstrüksiyonundan yaratılmak istenen etkiyi sağlayacak bassrölyefleri yaparken bize olan güvenden kaynaklanan serbest çalışmamıza uygun zeminlerin sağlanması bizim beklediğimiz mesleki tatmini karşılamıştır.
Bir diğer keyifli projemizde full akıllı ev sistemleri ile donatılmış Ankara’da bulunan villa projemiz olmuştur. Burada da müşterilerimiz, yaptığımız projelerden uygulamala aşamaları dahil her konuda bizleri özgür bıraktıkları için her iki tarafın da işin bitiminde mutlu olmalarına neden olmuştur.
Mimarlık tarihinin ikonik projeleri arasında, "Bunu ben tasarlamış olmalıydım!" dediğiniz, tasarım anlayışınızı yansıtan ve size ilham veren proje olarak hangisini söyleyebilirsiniz?
İkonik yapıtlar arasında bir çoğu gerçekten muhteşemdir. Bunları yapım çağlarına göre sınıflandırmak ve tercihimi ona göre yapmanın doğru olacağı fikrindeyim. Eski yapıların mimari tarzları tabiki ayakta alkışlanacak şekildedir ancak her ne kadar Yunan ve Roma tapınaklarına özenilerek yapıldıysalar da o döneminin gereği olarak bu kamusal binalar, insanlara karşı ağırlığı ve ait olduğu kurumun insan üzerindeki ezici olan yapılardır (mahkemeler, bakanlıklar vb) ancak biraz daha günümüze gelirken arada Frank Gehry’i ve muhteşem eseri “Guggenheim Museum”a şapka çıkartmamak mümkün değildir. Tabiki popülist yaklaşımlarla belli alanlarda anlık hazlara yöneltebilecek büyük dikdörtgenler ve silindirik yapılar dikmekle yapılan ikonik yapıların malesef kentlere ve kent insanına ihanet ettiğini düşünüyorum.
Ben bu bağlamda, sıradan binaları dürüst ve iddasız yapıların tabiatın içerisinde doğa. ile bütünleşmiş yapılar tasarlamayı seviyorum, tabiki bu yapılarda temiz hacimlerin ve malzemelerin sadeliğe sadık kalınmasından yanayım. Fonksiyonel ve çevreci olmasını da düşünürsek sanırım Frank Lloyd Wright’ın Pensilvanyada bulunan Edgar J.Kaufman’ın “Waterfall House” ikonik yapısı, keşke bunu ben tasarlamış olsaydım dediğim bir yapıttır. Öncelikle kendisinin mimari dehası ve yaratıcılığına olan hayranlığımı ve mesleki kıskançlığımı kamçılayan bir yapıttır. İşte ben o yapıyı yerinde saatlerce her köşe bucağını gezdim ve sonuçta ustaya olan mesleki hayranlığımın kat ve kart atmış olduğunu hissettim.
Mesleki hayatınızdaki en büyük motivasyon kaynağınız nedir?
Jazz müziği benim favorimdir. Tabiki tasarım ve proje aşamalarında motivasyonumu sağlayan etkenler içerisinde en önemlisi jazz müziği ve onun alt kollarıdır. Onu dinlerken içinizdekinin dışarıya vurumunu sağlayan önemli bir katalizördür müzik.
Tasarım ruhunuzu besleyen, mimari omurganızı sağlamlaştıran sanat dalları neler?
Tabiki tasarım ruhunu hiç aç bırakmayacaksınız ki o da zamanı geldiğinde sizi beslesin. Benim mimari omurgamı sağlamlaştıran tabiki fotoğraf sanatı ile uğraşmam olmuştur. Fotoğrafı çekilecek eseri seçerken, kendime göre var olan tarzıma uyum sağlaması önemlidir. Bu eseri bulduktan sonra karşısına geçer onu irdelerim. Çeşitli açılardan ve değişik zamanlardaki görüntüsünü izler ve hangi ışık altında benim hoşuma gidecek görüntüsünün izleyende nasıl bir etki bırakabileceğini gördükten sonra deklanşöre basarım. Bu da görsel hafızama ve beynime, o eserle ilgili kalıcı diapozitifini yaptırmış olurum.
Bir de tabiki serbest el eskizlerimde önem taşıdığı için resim ve heykel sanatından beslenmek gereksinimindeyim. İç mimar olarak tüm güzel sanat dallarına yatkınlığım tasarımlarımda bana çok destek ve ilham kaynağı olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
Mimari kimliğinizi 3 kelime ile açıklayacak olsanız, bunlar ne olurdu?
Özgünlük, İzlenimcilik (Çağdaşlık), Estetik ve Fonksiyonellik.
Çalışma biçiminizi / alışkanlıklarınızı anlatacak bir şarkı seçecek olsanız bu hangisi olurdu?
Mesleki olarakta tasarımdaki ahenk, ritm ve kompozisyon aynı müzik gibi önemlidir. Herbert Jay Solomon (Herbie Mann) ‘Comin’Home Baby’ , Amerikalı jazz flütçüsü Memphis Underground, ritim ya da “Blues rock” veya “funk” tarzındaki müzikler beni rahatlıkla tanımlayabilmektedir.
Sipahioğlu Villa projesi
MALZEME
Evet mi? Hayır mı?
Bugüne kadar malzeme seçeneklerinin sınırlı olduğu bir tasarımla karşılaştınız mı? EVET
Tabiki tasarımı oluştururken onun hangi malzemelerle yapılabileceğini düşünmek şarttır. Sadece bir tasarım yapıp sonrasında bunu hangi malzemeyle sağlayabilriim sorusunu soran çok öğrencim olmuştur. Her ikisini de paralel düşünmek önemlidir. Eğer bir müzik notasının çıkardığı sesi bilmezseniz nasıl beste yaparsınız? Ya da yaparsanız ne kadar doğru olur? Zamanımız tesadüflerle simyacılıkla altın yapma zamanı değildir, aksine elinizdeki altınla tasarım yapma zamanıdır.
Soruya yanıt vermek gerekirse, tasarımlarımda malzemeden kaynaklanan hiçbir kısıtlama yaşamadım.
Her malzeme her tarz mekânda kullanılabilir mi? HAYIR
Kesinlikle kullanılmaz o zaman o ürün karmaşa içerisinde yalnız kalır tıpkı jazz müziğindeki ritim ve ahengin bozulması gibi bütün renkler, bütün malzemelerle ahenk içerisinde olursa mekan daha dingin olur. Mekan insanı yorarsa o mekandakiler de huzursuz ve mutsuz olurlar.
Malzemenin modası olur mu? EVET
Malzemenin modası olur. Tasarlanan şey zaman içerisinde malzemeden kaynaklanan bozulmalar oluşturabilyorsa o zaman yanlış tasarım ve uygulama yapmış olursunuz. Halbuki çağdaş bir o kadar da yeni malzemeler var ki, bu yenilikçi malzemeler bir önceki malzemelere göre geçen zaman süresince eskimeden kalmışlardır. Yanlış malzeme seçimi tasarımınızı yarıda bırakabilirler bu ister obje, ister mekan tasarımı olsun… Halbuki yeni malzemeler trenddir, modadır; zamanı takip etmek şarttır.
Tasarımlarınızda karbon ayak izi düşük ve çevre dostu malzemeleri kullanıyor musunuz? EVET
Bizler bu dünyada (kısmen) sağlıklı yaşıyorsak ya da yaşayabiliyorsak, çevre dostu ve karbon ayak izleri düşük malzemelerin kullanılmasındandır. Zaten tasarımcılar, iç mimarlar toplulukların gözü önünde olan kişilerdir. Onların hatalı ve kusurlu malzeme kullanmaları mümkün değildir, eğer böyle bir hatayı yaparsa bir tasarımcı hem kendini hem de kuşaklar sonrasındaki gelecek nesilleri de yaralamış olur. Bu anlamdaki kalitesiz malzeme kullanım hatalarını bir kere bile yapılmış olsa onu geriye döndürmek için yüzlerce yıllara ihtiyaç olacaktır.
Hatırlarsanız maalesef yakın zamana kadar asbest içeren malzemeler yapılarda rahatlıkla kullanılmaktaydı ama kanser vakalarının sayısının artması bu ve buna benzer malzemelerin kullanılmasının yasaklanması ile son bulmuştur; ama hala buna benzeyen malzemeler hem doğayı hem de insanları zehirlemeye devam etmektedir.
Yeni nesil malzemeler / yapım teknikleri içinde en ilginizi çekenler hangileri?
Yeni nesil malzemeler arasında ilgimi çeken “foam concrete” köpük betondur. Avantajları arasında kalıplara döküldüğünde ekstra bir işleme ihtiyaç duyulmadan hacime kolayca yayılır, hafiflik sağlar donma ve çözülmeye karşı mukavemetin olması vb.
Teflon ve türevlerinden metallerin üstlerine uygulandığında endüstriyel tasarımda yemeklerin yapışmadığı, sıcak konduğunda sıcak, soğuk konduğunda soğuk kalabilen nontoksit malzemelerin kullanılmasını sayabilirim. İç mimaride ise ahşap desenli yüksek kaliteli kağıtların mobilyalarda son kaplama malzemeleri olarak kullanılması, doğadaki ormanların katledilmesine engel olabilmesi bakımından önemlidir. Tabiki ince 1 mm kalınlıkta doğal hint volkan taşlarının da iç ve dış mimaride kullanılması tasarımcıya ayrı bir etki yaratacak kolay kullanılabilen doğal taş esnekliği de vermiştir.
Yapı malzemelerinin teknolojiden her zamankinden daha çok beslendiği bir dönemde yaşıyoruz. Sizce bu durumun ne gibi artıları ve eksileri var? Teknolojinin getirileri, insanın doğal malzemelere olan yakınlığını yenebilir mi?
Teknolojiden faydalanılarak yapılan birçok malzemenin tabiki artıları çoğunluktadır. Malzemeler üretilirken kendisinden daha önceki malzemelerin yanlış ve kusurlu ya da hatalı kısımlarının bilinmesi sonucu yeni üretilen bu malzemelerde bunların, arge laboratuvarları tarafından giderilerek üretilmesi sonucunda, üretimden son tüketiciye kadarki kısmındaki zincirde çevre ve insan bazlı olası olumsuzlukların giderilmiş olması önemli bir kazançtır. Böyle olumlu ürünlerin ve malzemelerin üretilmesi de bizlerin doğal malzemelere olan bağımlılığımızı azaltmaktadır.
Mimarlık okullarında öğrencilerin malzeme bilinç ve birikimini artırmak adına önerileriniz nelerdir?
İç mimarlık okullarında malzeme dersleri vardır. Bu derslerde öğrencilere iki tip malzeme tanıtılır ve bunların kullanım yerleri öğretilir. Bunlardan bir tanesi geleneksel yapı mimarisinde kullanılan gelenekçi malzemelerdir, bir diğeri de çağdaş yapı malzemeleridir. Bunların bir çoğuna öğrenciler derslerdeki hocalar tarafından getirilen malzemeleri görerek, dokunarak ve hatta koklayarak tanırlar. Malzemelerin tanınmasını sanal olarak yapılması sadece o malzemenin varlığını bilmekten öteye geçmez. Bir öğrencinin malzeme bilgisini ve bilincini arttırmak için mutlaka fuarlara katılması ve oralardaki malzemeleri tanıması gereklidir.
Türkiye'deki mimarlık ofislerini uluslararası ölçekte nasıl konumlandırıyorsunuz?
Bence mimarlık ve iç mimarlık ofislerinin tasarımsal yetenekleri, kitap ve internet araştırmalarından geçmektedir. Hangi tarzların beğenildiğini, hangi renklerin moda olduğunu ve gene hangi malzemelerin o günkü şartlara göre yaygın kullanıldığını bir tasarım ofisi kesinlikle bilmek ve bunu da takip edebilmek için birçok seyahatlar yapmak, kitaplar satın almak zorundadır. Durum böyle olunca da uluslararası platformlarda her zaman önemli ve seçkin konumunu korumaktadırlar. Keşke yurtiçi platformlarda da bu seçkinliklerini koruyabilseler. Çünkü standart ve taklit tekrarların yapıldığı yurtiçi ortamlarında meslektaşlarımızın özgün tasarım yapmaları neredeyse imkansız hale gelmiştir.
Elinizin sürekli gittiği, farklı yönlerini keşfetmekten keyif aldığınız, onunla çalışırken kendinizi rahat ve güvende hissettiğiniz malzeme hangisi?
Ben gerek yapı içinde gerekse yapı dışında şeffaf malzemeler ile çalışmayı çok seviyorum. “Cam” önemli bir malzemedir, birçok tasarımımda mutlaka bu malzemeyi kullandığımda kendimi cam malzemesi ile bütünleşmiş olarak görmekteyim. Cam aslında tarih boyunca kullanılan ve zaman içerisinde de birçok teknolojik verlierle değişimler kazandırılabilen şeffaf ya da yarı şeffaf vb. özelliklerden çok dafa farklı kimliklerde olan önemli bir malzemedir. Bu malzemeyi kullanırken kırılganlık, hassaslık, içi ve dışı bir transparanlık taşıdığını hiç unutmamak ve de ona iyi davranmamızı beklemektedir.
Projelerinizde “asla kullanmam” dediğiniz malzeme nedir?
Projelerimde asla kullanmam dediğim malzemeler tabiki var bunların geçmişe dönük kullanımlarından duyduğum rahatsızlıklardan kaynaklanmaktadır. Bu rahatsızlıkların başında uygun kullanım için tedarik zorunluluğunun olması, uygulayıcının mutlaka birkaç başarılı örnek yapacak noktaya gelmesiyle ilintilidir. Bunlar sağlanınca tüm malzemeleri gönül rahatlığı içerisinde kullanabilirim yeterki çevre dostu olsunlar.
Gelecek yılın tasarım ve malzeme trendleri sizce nasıl olacak?
Her gelen yıl ile birlikte yeni heyecanlar hissetmek tasarımcının ruhunu canlı tutar. Sürdürülebilir tasarımlar, nano teknolojik giysi tasarımından gastronomideki yaratıcılığa; bioplastiklerin kullanımları iç mimariden, takı tasarımına kadar tüm yaratıcılığı kapsayan meslek dallarındaki ortak nokta içinden çıkmayı umduğumuz pandemi süresince kapalı kaldığımız ortamlardan çıkmak insanın özgürlük arayışının gereğidir. O ortamları içeriye taşımaya çalışmak da gerekmektedir; eğlenceli, sıcak, çabucak bıkkınlık hissi yaratmayacak renkleri seçmek, yumuşak hatlar ve yumuşak geometrik formları kullanılması da tercih edilmektedir. Bu yeni dönemi alıştığımız Avangart tarzının sonu diye kabul edersek, bu akımda kullanılan stili oluşturan malzemelere sarı pirinçten ve lakeden yapılan tasarımlarıma güle güle demek gerekecektir. Yerine yine sofistike ve naturel çizgilerin kullanılmasıyla, hibrit konut mekanları içerisinde bizleri nefes aldırabilecek, tabiatı anımsatacak doğal ve organik malzemelerin bütünlüğünde iç mimarlıktaki hacimler arasında yumuşak geçişlerle daha samimi ve devatkarların sağlanacağı bir yıl olacaktır.