Konuk Editör: Onurcan Çakır – Murat YURDAKUL | İnsan, Yapı, Taş: Sürdürülebilir Etkileşim
Tarih boyunca doğal taşlar yapı ve kaplama malzemesi olarak yaygın olarak kullanılmışlardır. Bu genel tanım hemen her bilimsel çalışmada referans olarak kullanılır. Oysa insan ile insan dışı arasındaki etkileşim, yani bir anlamda insan malzeme etkileşiminin çıkış noktasıdır taş.
En ilkel insan davranış biçiminde bile bu etkileşim; malzeme ile temas, ona birtakım testler yapmak, her biçimde onu incelemek, dokunmak, tartmak, vurmak, fırlatmak, önlenemez bir duygudur. İnsan, erken çocukluğunda bile yerde gördüğü bir taşa dikkat kesilir. Ona dokunmak ister, alır, inceler, avucunda tutar. İşte kendisi gibi aslında doğanın bir parçası ile olan serüveni ilkelden moderne, temas hissi ile başlar denilebilir. İnsanla bu denli etkileşime geçen malzeme oldukça azdır. Dokunmak, sahip olmak, kişiselleştirmek, hatta iz bırakmak. Belki modern insanın serüveninde de bu temas duygusu ve değişime uğrattığı topoğrafyanın bir parçası ile yaşamak hissi belirleyicidir.
Temas ettiğiniz her bir taş parça, oluşumu itibarıyla sonsuz bir döngü ya da çoğu zaman metamorfizmanın sonucudur. Taş çok uzun bir dönüşümün, çok uzun doğal bir serüvenin uç ürünüdür denilebilir. Birikmek, bir araya gelmek, ısı, basınç, erozyon, taşınma ve milyonlarca yıllık bir serüven. Öyle bir malzeme ki bugün coğrafyada temas ettiğiniz herhangi bir doğal taş yaklaşık 250 milyon yıllık bir serüvenin ürünüdür. 250 milyon yıl yaşında doğal bir malzeme. Belki de onu eşsiz kılan en temel özelliğidir bu. Bugün evinizde, iş yerinizde, mutfağınızda, belki üzerinden her gün geçtiğiniz koridorlarınızda kullandığınız taş malzemenin 250 milyon yıl yaşında olduğunu hayal edin.
Öyle bir malzeme ki taş, serüveni sürekli devam ediyor. Bu yüzden de yerleştirildiği yapıda o bölgenin tüm izlerini üzerinde taşıyor. Bir anlamda yaşayan bir malzeme. Değişiyor, dönüşüyor, tepki veriyor. Bir zaman kapsülü gibi. Bir mağarada üzerine çizilen bir resmi, çizilmiş bir figürü binlerce milyonlarca yıl öteye taşıyan bir zaman kapsülü ya da bulunduğu mekânda yaşanmışlığın izlerini üzerinde taşıyan, etrafına uyum sağlayan ve sessizce binlerce yıl orada duracağını haykıran bir malzeme.
İnsanoğlunun medeniyet serüveninde de taş önemli roller üstlenmiş. Günümüze ulaşan insan izleri de taşla tanımlanıyor. Çünkü milyonlarca yılda ayakta kalan tek malzeme olmuş taş. Bir medeniyet tanımlanırken medeniyetten kalan buluntular değerlendiriliyor. Bu bağlamda Göbeklitepe mükemmel bir örnek. 12 bin yıl öncesinden ayakta kalan tek malzeme taş. 6 metrelik dev steller yaklaşık 15 ton ağırlığında. Bugünün teknolojik koşullarıyla bile lojistiği, işlenmesi, ayağa kaldırılması neredeyse imkânsıza yakın. Kabartma şeklinde basit bir figür için 6 metre boyundaki bir alan üzerinde 4 mm’lik kabartmalar yapılmış. Mimari bir öğe. Aynı zamanda sanatsal da. Taş öyle bir malzeme ki tüm ihtişamıyla binlerce yıl öncesinden insan ile taşın etkileşimini; tasarım, fonksiyon, sürdürülebilirlik bağlamında bir mesaja dönüştürüyor.
Taşın türü, rengi veya dokusu, menşei ne olursa olsun, bu malzeme geniş bir uygulama yelpazesi ve diğer malzemelerle etkileşim kurma yeteneği sunuyor. Bir mutfağı sanat eserine dönüştürebiliyor ya da mimari profesyonellik kriterlerine göre, çağdaş kullanıma, yerel tekniklere atıfta bulunabiliyor.
Eşsiz bir malzeme. Tekrarı yok. Parmak izi gibi. Var olan tüm taşlar, her bir santimetrekaresinde eşsiz bir desen olanağı sunuyor. Oluşumları gereği eşsiz birer tasarım ürünü taş. Bir taşın aynı desen ve dokuda dünya üzerinde tekrarı yok, belki de o yüzden insan doğasına bu kadar uyumlu. Tıpkı insan gibi eşsiz.
Son dönemde tüm dünyanın gözü yeşil inisiyatiflerde. Bu bağlamda karbon emisyonları, sürdürülebilirlik küresel ekonominin ve üretimin ana ve en zorlu sorunlarından biri. Doğanın bir parçasını koparıp bir ürüne dönüştürmek ile endüstriyel proseslerde bir ürün üretmek bu bağlamda doğal taşı diğer malzemelerden ayırıyor. Alman Doğal Taş Endüstrisi Birliği (DNV) (2019), "Sürdürülebilirlik Çalışması: Zemin Kaplamalarının Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi" başlıklı bir çalışma yayımladı; bu çalışmada, doğal taş zemin kaplamalarının diğer alternatif malzemelerle kıyaslandığında çevreye çok daha az zararlı etkisi olduğu ortaya kondu. Örneğin, doğal taş karoların üretimiyle karşılaştırıldığında, taşın en başat rakibine kıyasla CO2 emisyonu %74 daha az. Doğal taş üretimini diğer malzemelere göre çevre dostu yapan şey, malzemenin doğada zaten mevcut olması, dolayısıyla çıkarma ve işleme süreçlerine nispeten az miktarda enerji harcanması. Ayrıca toksik bileşenler içermemesi ve yangına dayanıklı olması, diğer inşaat ve dekoratif malzemelere göre daha uzun ömürlü olması, doğal taşı birinci sınıf bir malzeme tercihi haline getiriyor.
Böylesine eşsiz bir malzeme, insan var olduğu sürece tasarımla tutkuya dönüşmüş bir anlamda. Tüm zamanlarda yapıların vazgeçilmezi olmuş; güçlü, sağlam, canlı, eşsiz... Tıpkı insan gibi. Taşın günümüz dünyasındaki popülaritesi yalnızca doğadan gelen eşsiz güzelliğinin bir sonucu değil aynı zamanda onu çağlar boyu sofistike bir sembol haline getiren bir metamorfizmanın sonucu. Tüm taş endüstrisinin hayat boyu tutkunu biri olarak, bu eşsiz zarafete hayran kaldım ve bu görkemli malzemenin dönüştürücü gücüne defalarca tanık oldum.
Taş; yaşar, dönüştürür, dönüşür, tutkuyla bağlar..