Mimarlık ve sanatın biraradalığını ortaya güçlü bir biçimde koyan eser, Japonya'nın Shizuoka şehrinde doğan Yutaka Sone’un mimarlık eğitimi almış olmasına rağmen ilgisini heykel sanatına yönlendirmesi ile hayat buluyor.

Sanatçı Sone, heykel, resim, çizim, fotoğraf, video ve performans gibi farklı disiplinlerde çalışmaları ile hayatını Los Angeles’ta sürdürüyor. New York City mermer projesi ise, 1990'ların sonlarına doğru şekillenmeye başlıyor. Sone, almış olduğu mimarlık eğitiminin de etkisi ile şehrin detaylarını yakalamak için fotoğrafçılık, Google Earth ve helikopter gezileri gibi kaynakları kullanarak yaklaşık yirmi yıl boyunca bu büyüleyici projenin detaylarını geliştiriyor. Mermerin potansiyellerini, bir kent dokusu oluşturmada ortaya koyan sanatçı tüm kent dokusunu yaklaşık 3 metre uzunluğuna ve 4 metre yüksekliğe sahip heykeli 2007-2009 yılları arasında tamamlıyor. Bu 2,5 tonluk etkileyici heykelde şehir silüeti ise yalnızca 3 cm yüksekliğindedir.

Japon sanatçı Yutaka Sone, sanat eserinin gücünü orantısal ölçek oyunları ile ortaya koyuyor. Eser, ilk izlenimini devasa bir mermer blok ile sunarken; üstte sadece bir yüzey oluşturan küçük, karmaşık ayrıntılara sahip bir kent dokusu ile karşılıyor. Daha sonra bu dış görünümün tanıdık dikey şehre karşılık geldiğinin farkına varılması, Manhattan'ın ölçeğini daha iyi anlamanızı sağlıyor. İnanılmaz bir şekilde, 2,5 ton ağırlığındaki bu heykel, gerçek Manhattan adasına kıyasla sadece bir "minyatür" olarak nitelendirilebilir. Heykelin hakim tasarımı, şehri soyut bir uçurumun zirvesine yerleştiriyor.

Yutaka Sone'un mermerden inşa ettiği bu şehir, insan yapımı harikaları ile adanın doğal formu arasında bir belirsizlik yaratıyor. Hem büyük hem de son derece zarif olan bu eser, sürprizlerle ve mermerin girmiş olduğu farklı biçimlerin potansiyelleri ile farklı deneyimlere olanak tanıyor. Böylelikle, Park Avenue Cephaneliği ziyaretçileri, "Küçük Manhattan"ın büyüleyici ayrıntılarına hayranlıkla bakarken, sanat ve doğanın iç içe geçtiği bu benzersiz eserin tadını çıkarıyorlar.

Bu heykel, sadece New York City'nin simgesi olan Manhattan'ı değil, aynı zamanda sanatın gücünü ve sanatçının yaratıcılığını da temsil ediyor. Park Avenue Cephaneliği, her yıl bu tür özgün sanat eserlerini sergileyerek şehrin sanat sahnesine büyüleyici bir katkıda bulunmaya devam ediyor. Sanatın büyüleyici dünyasında yeni keşiflere kapı aralamak için bu tür etkinlikler büyük bir ilham kaynağı oluyor.

_________________