Yapı Kataloğu - Nitelikli Mekan Yaratma Platformu

Bize Ulaşın +90 (850) 303 27 83
Tavan Tasarımında Sanatın Gücü: İlham Veren Uygulamalar

Tavan Tasarımında Sanatın Gücü: İlham Veren Uygulamalar

Fotoğraf: Sistina Şapeli

Süslemeci üslupların hakim olduğu dönemlerle karşılaştırıldığında, günümüzün minimalist sanat anlayışı, iç mekanları daha sade kılar. Her dönemde sanatsal öğelerin mimarideki rolü farklı bir şekilde hissedilir. Modern mimaride tavanlar, modern sanat anlayışına uygun şekilde yalın bir biçimde yorumlanır.

Birçok ünlü mimar, tasarımlarını derinleştirmek için tavanları, sanatsal dokunuşların somutlaştığı yüzeyler olarak kullanmıştır. Bu blog yazısında, tasarımın sanatsal yönünü ve tavan tasarımlarıyla ilham veren mimari projeleri inceleyeceğiz…

Mimarın Tuvali: Tavanlar

Mimarlık, zaman zaman sanatsal yönü ağır basan, multidisipliner bir uygulamadır. Bir mimarın iyi bir eser ortaya koyabilmesi için, farklı dallarda kendini geliştirmiş olması ve aynı zamanda sanatçı hassasiyeti taşıması oldukça önemlidir. Sanatçı ruhuyla tasarıma yaklaşan mimarların naif dokunuşu, zevk sahibi kişiler tarafından kolaylıkla ayırt edilebilir. Ve incelikli kişilerce anlaşılmak, bir mimarın hayal edebileceği en güzel ödüllerden biridir.

Mimarlar için son derece önemli olan sanatsal dokunuş, projenin karakterine bağlı olarak farklı şekillerde hayata geçirilebilir. Bu yaklaşım, bazen iki boyutlu resimsel ve/veya grafiksel; bazen de üç boyutlu, heykelsi ifade ile tasarıma yansıtılabilir.

Projenin konseptine göre mimari projeler, sanatsal anlatımın baskın olduğu ve kullanıcılara ilham veren özgün eserlere dönüşebilir. Bazıları ise, tasarıma zenginlik katan, naif, sade bir dille aktarılabilir. Her iki şekilde de tavanlar, tasarımın ve sanatın muazzam potansiyelini ortaya çıkarmak için ideal araçlardır.

Mimarlık Tarihinin Unutulmaz Tavanları

Casa Batllo

Barselona'nın kalbinde, İspanyol mimar Antoni Gaudí'nin estetik dokunuşlarıyla hayat bulan Casa Batlló, adeta bir sanat eseri gibi yükselir. 1600'lü yıllarda inşa edilmiş bir yapının dönüştürülmesi ile günümüzdeki halini alan yapı, Gaudí'nin yaratıcılığının ve zanaatının en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilir. Yapı, iskelet benzeri öğeleri nedeniyle halk arasında "Kemikler Evi" olarak anılır.

Casa Batlló'nun iç mekanlarında, tavanlar özellikle dikkat çekicidir. Gaudí'nin özgün sanatsal vizyonunu yansıtan bu tavanlar, akıcı ve dalgalı hatlarıyla organik bir estetik sunar. Tavan aydınlatması ekseninde dönen bir su girdabını andıran tavan formu, izleyiciyi içine çeker. Bu sanatsal ifade, Gaudi’nin tüm yüzeylerde kullandığı eğrisel çizgiler ile uyum içerisindedir.

Yapının ejderha sırtını andıran çatısı da sokaktan geçenleri adeta kendine çeker. Çatının organik formu, yeşil tonlarından koyu mavi ve mora dönüşen renk geçişleriyle, Gaudí'nin eşsiz estetiğini vurgular.

Sistina Şapeli

Vatikan'daki Sistina Şapeli, mimarlık tarihindeki en etkileyici tavanlardan birine ev sahipliği yapar. Dikdörtgen bir plana ve sade bir dış cepheye sahip olan şapelin tonoz şeklindeki tavanı yaklaşık 20.7 metre yüksekliğindedir. Pencerelerin üstünde küçük tonozlar bulunur.

1473 yılında inşa edilen şapelin tavanı, 1508-1512 yılları arasında Michelangelo tarafından resimlerle süslenmiştir. Bu çalışma, Rönesans döneminin en değerli eserlerinden biri olarak kabul edilir ve ıslak sıva üzerine "fresk tekniği" kullanılarak yaklaşık dört yılda tamamlanmıştır. Sistina Şapeli'nin tavanında, yaratılışı temsil eden dokuz kutsal sahne bulunur. Bu sahnelerin resmedilmesinde Michelangelo'nun yanı sıra dönemin önde gelen sanatçılarından Botticelli gibi isimler de yer almıştır. "Adem'in Yaratılışı" sahnesindeki Tanrı ile Adem'in ellerinin kavuşması detayı, eserin en çok ilgi gören bölümlerinden biridir.

Vladislav Salonu - Prag Kalesi

Prag Kalesi bünyesinde yer alan Vladislav Salonu, büyüleyici bir mimari eserdir. Kral Vladislav II tarafından yaptırılmış ve usta mimar Benedikt Rejt tarafından 1485-1502 yılları arasında inşa edilmiştir. Salon, 16 metreden fazla genişliğe ve 14 metreden fazla yüksekliğe sahip olan zarif bir tonoz ile örtülüdür. Dönemin Avrupa'sında en geniş tonoz olma özelliğine sahiptir. Geç Gotik dönemine ait olan yapının tavanının heykelsi formu, sade ve etkileyici bir atmosfer oluşturur. Tonozun kıvrımlı nervürleri, izleyiciye kendilerini, kocaman soyut bir çiçek bahçesinde gibi hissettirir.

Villa Esche

Fotoğraf Kullanım Hakkı: Kunstsammlungen Chemnitz

‘Arts and Crafts’ akımını takip eden ‘Deutscher Werkbund’ oluşumunun kurucuları arasında yer alan ve Bauhaus akımının öncüsü olarak kabul edilen Henry van de Velde; Belçikalı bir ressam, mimar ve tasarımcıdır. Sanat ve zanaat arasındaki sınırları reddeden Henry van de Velde’nin eserlerinde, Art Nouveau döneminin zarif etkisi hissedilir. Henry van de Velde'nin, kıvrımlı çizgilerindeki sade ve abartısız güç; günlük objelerden büyük yapılara kadar farklı ölçekteki tüm tasarımlarında hissedilir.

Almanya, Chemnitz'de bulunan Villa Esche, 1902 yılında Henry van de Velde tarafından tekstil imalatçısı Herbert Esche için tasarlanmıştır. Van de Velde'nin Almanya'daki ilk projesi olan yapı, işlev ve estetiği bir araya getirir. Yapı, Art Nouveau akımının mimarideki önemli bir örneğidir. 1998-2001 yılları arasında yapılan yenileme çalışmasının ardından, bugün Henry van de Velde Müzesi'ne ev sahipliği yapan binanın giriş holündeki vitraylı çatının sadeliği ve yemek salonundaki zarif tavanın akıcı çizgileri, Henry van de Velde’nin incelikli stilini yansıtır.

Modern Mimari ve Tavan Tasarımında Sanatın Yansıması

Modern mimarinin sadeliği, tavanların bir sanat eserine dönüşmesine elbette ki engel olmaz. Tavan sistemlerinin kişisel zevklere uyarlanabilir olması, farklı uygulamalara ilham verir ve mimari projelere özgünlük katar.

Özellikle geniş tavan yüzeylerine sahip büyük ölçekli projelerde, tavan sistemlerinin sağladığı esneklik ve çeşitlilik, atmosferi tamamen değiştirebilir. Yaratıcı çözümlere olanak sağlayan tavan sistemleri, projelerine sanatsal bir dokunuş eklemek isteyen mimarlar için vazgeçilmezdir. Bu anlamda, Durlum'un modern mimari için geliştirdiği, şaşırtıcı derecede yaratıcı ve inovatif ürünlerinin kullanıldığı bazı projeleri sizin için inceledik.

Castle Towers Alışveriş Merkezi

Avustralya'nın Castle Hill kasabasında yaklaşık 40 yıl önce inşa edilen Castle Towers Alışveriş Merkezi, The Buchan Group tarafından dönemin şartlarına ve bölgenin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenerek 2020 yılında yeniden kullanıma açılmıştır. Yerel halkın ve turistlerin günlük yaşamlarında ihtiyaç duyabileceği her ihtiyacı karşılayacak şekilde yeniden organize edilen kompleks; marketler, yemek alanları, cafeler, dükkanlar gibi işlevlerle donatılmış.

Castle Towers, farklı tasarım konseptlerine sahip olan katlarıyla da dikkat çeker. Bu anlayış, sıcak tonlar ve dokusal yüzeylerle, rahat ve çağdaş bir atmosfer sunan ikinci katın ve akışkan formlar, lüks malzemelerle sofistike bir tasarıma sahip olan üçüncü katın konseptinden açıkça hissedilir. Castle Towers Alışveriş Merkezi, yeniden kullanıma açıldıktan sonra, bölgenin en gözde alışveriş ve eğlence merkezlerinden biri haline gelmiş ve ziyaretçilerine geniş bir yelpazede alışveriş ve eğlence imkanı sunmaya başlamıştır.

Tavanlarındaki ve zemin kaplamalarındaki sanatsal dokunuşlarla kullanıcıların beğenisini toplayan iç mekanlarda, yerel sanatçı Oliver Watts'ın ormandan ilham alarak hazırladığı eserleri sergilenir.

Watts, aydınlık ve derin bir ormanı kurgulamak istediği eserini, Durlum’un LIVA çok yönlü açık hücreli tavanlarını kullanarak tasarlamıştır. LIVA açık hücreli tavanların çok sayıda farklı renk ve dokuda üretilebilen panelleri sayesinde, sanatçının hayal gücünü yansıtabileceği çeşitlilik sağlanmıştır. Doğadan esinlenen bu dinamik kompozisyonda paneller; mor, kırmızı, bej, yeşil ve mavinin farklı tonları bir araya getirilerek düzenlenmiştir. Güneş ışığı ile aydınlanan bir doğa manzarasında çeşit çeşit tonlar nasıl bir uyum içinde ışıldıyorsa, sanatçı da Durlum'un sağladığı bu renk çeşitliliği yardımıyla, canlı kompozisyonunu oluşturmuştur.

Ayrıca LIVA açık hücreli tavanların, birbirine dik ve farklı yüksekliklerde yerleştirilerek düzenlenebilmesi de, sanatçının tavana istediği dinamik formu kazandırabilmesini sağlamıştır. Bu dinamizm, 3. boyutta bir algı yaratarak, sanatsal ifadeyi güçlendirmiştir.

Gravit8 Yaşam Merkezi

Gravit8, Malezya'nın Klang şehrindeki, 15 dönümlük arazi üzerine inşa edilen inovatif bir yaşam merkezidir. Proje, Klang Vadisi'ndeki şehirlerarası ana arterlerden biri olan KESAS Otoyolu üzerinde, stratejik bir konuma sahiptir.

Gravit8, yaşam merkezi; konutlar, iş kuleleri, otel ve SOHO birimlerini içeren bir komplekstir. Proje, kendi kendini idame ettirebilen bir yaşam merkezi olarak tasarlanmıştır. "Kentin Doğayla Buluştuğu Yer" sloganını benimser ve kullanıcılarına sağlıklı, sürdürülebilir bir yaşam deneyimini sunmayı amaçlar.

Projenin konut kulelerinin giriş hollerinde yaratılan 3 boyutlu etki, Durlum’un lineer açık hücreli tavan sistemi POLYLAM’ın esnek tasarımı sayesinde sağlanmıştır.

POLYLAM, eğrisel formlarda üretilmiş panellerinin tasarıma uygun şekilde düzenlenmesi sayesinde, mekana derinlik kazandırır. POLYLAM panellerinin boyutu, formu, rengi ve dokusu gibi değişkenleri, proje gerekliliklerine göre kişiselleştirilebilir. Çok sayıda farklı görünümde üretilebilen paneller, özgün bir uygulamayı mümkün kılmıştır. Projede, ahşap görünümlü ve eğrisel formlarda üretilen paneller tercih edilmiştir.

Ayrıca, tavan tasarımındaki bulut formu efekti ile de hem iç mekana daha fazla doğal ışık alınmış, hem de tropikal denizcilik sembolize edilmiş olur. Her biri farklı formda üretilerek, parametrik tasarım öğesi görevi gören tavan panelleri, iç mekan tasarımının sanatsal ifadesini derinleştirmeye katkı sağlamıştır.

Biogena Salzburg Merkez Ofisi

Avusturya, Salzburg’da Gaisberg dağı yakınlarında bulunan Biogena’nın merkez ofis binasının tasarımı, Berghofer Mimarlık Ofisi tarafından 2021 yılında tamamlanmıştır. Proje 2022 yılında, Saint-Gobain Uluslararası Gypsum Trophy Ödülü’ne layık görülmüştür.

Genetik konusuna odaklanarak hastalıklara çözüm bulmaya çalışan ‘Biogena’ firması için tasarlanan yapıda, sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği konularına öncelik verilmiştir. Projede sürdürülebilirlik anlamında yeşil çatıların yanı sıra, enerji ihtiyacının büyük bir kısmı cepheye entegre edilen fotovoltaik unsurlarla karşılanır.

Projede, Durlum’un ‘DIAMOND TUBE’ ve ‘LIGHT PIPE’ gün ışığı sistemleri ve ‘Punteo J60’ LED spot armatürleri kullanılmıştır. 'DIAMOND TUBE' gün ışığı aydınlatma sistemi, yarattığı etkileyici ışık dansları ile gün boyunca iç mekanı boyayarak benzersiz ve iç açıcı bir atmosfer oluşturmuştur. Inovatif 'DIAMOND TUBE', kullanıldığı her alana özgün bir estetik dokunuş katar. Gün ışığını, bir pırlantanın ışıltısını yansıtır gibi iç mekana dağıtır. Bu yaratıcı efekt, ürünün kullanımını bir sanat enstalasyonuna dönüştürür.

Güneş ile olan biyolojik bağlantımızı güçlendiren ‘DIAMOND TUBE’ ve ‘LIGHT PIPE’ gün ışığı aydınlatma sistemleri, kullanıcılara pozitif enerji verir. Gün ışığının iyileştirici gücü, bu sistemler sayesinde en üst düzeyde hissedilir.