Yapıların Kutsal Tacı: Kubbe ve Tonozlar
Fotoğraf: Reims Katedrali'nin kaburgalı tonozu, Fransa
Bu ifadeyi güçlü hale getiren yapısal öğeler ve tasarım kriterleri, tarihsel aktarımda büyük rol oynar. Örneğin strüktürel bir öğe olarak kubbeler ve tonozlar, adeta gökyüzüne uzanan bir sembol görevi görerek toplumsal yapıyı anlamamızı kolaylaştırır. Mekana derinlik ve sonsuzluk etkisi kazandıran bu gibi yapısal elemanlar, iç mekan algımızı tamamen değiştirirler.
Geçmişe Bakış
Kubbeler: Kubbenin etkileyici hikayesi, bizi antik Mezopotamya'ya, ilk olarak hayal edildiği medeniyetlerin beşiğine bir yolculuğa çıkarır. Tarihin izini sürdüğümüzde, Perslerin, Helenlerin, Romalıların ve Çinlilerin mimari baş yapıtlarında kubbelerin izlerini buluruz. Orta Çağ'a geldiğimizde, kubbelerin Bizans ve Sasani mimari stillerinde dominant olduğunu ve hem İslami hem de Avrupa mimarisine kalıcı izler bıraktığını görürüz.
Fotoğraf: Selimiye Camii
Dünya çapında birçok yerel kültür, kubbe tasarımına kendi benzersiz dokunuşlarını eklemiştir. İhtişamı ve etkileyici görüntüsüyle kubbeler, yapıların sadece işlevsel değil, aynı zamanda estetik ve sembolik bir boyutunu da vurgular. Bu nedenle, kubbeli bir yapıyı incelerken, sadece bir konstrüksiyona değil, ortak insanlık tarihimizin yaşayan ve nefes alan bir yansımasına da baktığımızı hatırlamamız gerekir.
Kubbe Tipleri: Ana kubbe, yarım kubbe, tromp geçişli kubbe gibi strüktürel kubbe tiplerinin yanı sıra; mihrap önü kubbesi ve soğan kubbe gibi mekansal ve formsal kubbe tanımlamaları da bulunur. Kubbe; temelde bir kemer formudur ve bir yarım kemerin, merkezi sabit tutularak kendi etrafında 360 derece döndürülmesiyle oluşur. (Hasol, 2008, s. 310).
Fotoğraf: Floransa Katedrali
Kubbenin oluşturduğu yatay yüklerin taşıyıcılara düşey yönde aktarılabilmesi; tromp, Türk üçgeni, pandantif, yarım kubbe gibi çeşitli geçiş elemanları aracılığı ile sağlanmıştır. Osmanlı mimarisinde birçok yapıda ana kubbeye geçiş elemanı olarak tromp kullanıldığı görülür. Pandantif ise kubbenin yaklaşık sekizde biri olan, üçgen biçiminde küresel bir geçiş elemanıdır (Hasol, 2008, s. 387).
Fotoğraf: St Paul Katedrali, Londra
Tonozlar: Tonozların hikayesi ise, bizi Roma İmparatorluğu'na, ilk kez tonozların kullanıldığı medeniyetin kalbine götürür. Tarihin izini sürdüğümüzde, Roma, Bizans ve Osmanlı mimari başyapıtlarında tonozların izlerini buluyoruz. Dünya üzerindeki birçok coğrafyada, farklı zamanlarda kullanılarak iz bırakan ve o kültüre özgün şekilde yorumlanan tonozlar, mimarlık tarihinde önemli bir yeri olan ve yapıların hem estetik hem de işlevsel özelliklerini zenginleştiren bir yapı unsuru olmuştur.
Fotoğraf: Amiens Katedrali, Fransa
Tonoz, mimaride genellikle taş veya tuğla gibi malzemelerden yapılan, tavan veya çatı yüzeyi oluşturmak için kullanılan, kendi ağırlığını taşıyabilen kemerli bir formdur. Antik Yunan'dan Rönesans İtalya'sına kadar, tonozlar birçok tarihi yapıda kilit rol oynar.
Tonoz Tipleri: En yaygın tipleri arasında beşik tonoz, çapraz tonoz ve kaburga tonoz bulunur. Beşik tonoz, en basit tonoz biçimi olup yarım silindir şeklindedir. Çapraz tonoz, iki beşik tonozun dik açıyla kesişmesiyle oluşur ve genellikle Gotik mimaride görülür. Kaburgalı tonoz, daha karmaşık bir yapıya sahip olup, tonoz yüzeyi kaburgalarla desteklenir. Yelpaze tonoz, kaburgaların aynı yay üzerinde ve eşit mesafede bulunduğu bir tonoz çeşididir. Kubbeli tonoz ise kemerlerin bir araya gelmesiyle oluşur. En eski tonoz biçimlerinden olan kubbeli tonozun ilk örnekleri Cilalı Taş Devri’ne tarihlenir. İlk tonozlar genellikle yer altı geçitleri ve gizli dehlizlerin yapımında kullanılır.
Kubbelerin Simgesel Anlamı
Fotoğraf: Mescid-i Aksa, Kudüs
Kubbeler, bize mimarlıkta tarihin ve simgesel anlamların nasıl iç içe geçtiğini gösteren en etkileyici örneklerden biridir. Zamanla kutsal bir boyut kazanan bu estetik ve etkileyici strüktür, evreni temsil etmek üzere ibadet yerlerinde de kullanılmıştır. Kubbelerin heybetli görünümü, genellikle izleyicileri etkilemek veya güçlü bir mesaj iletmek amacıyla kullanılmıştır.
Fotoğraf: Sultanahmet Camii
Kubbeler sadece manevi değil, aynı zamanda dünyevi anlamda da sembolik mesajlar aktarırlar. Kubbe, dini yapılardaki ulvi anlamının yanında, idari yapıların ve sarayların mimarisinde de devletin hükmetme gücünü ve otoritesini sembolize eder.
Tonozlar ve Mimarlıktaki Önemi
Fotoğraf: Notre Dame Katedrali, Paris
Mekansal derinliği artırması, estetik etkileyiciliği, daha yüksek ve geniş iç mekanlar elde etmemizi sağlaması ve yapısal yükleri aktarmasının dışında tonozlar da kubbeler gibi manevi anlamlar taşırlar. Tonozlar, yapının dayanıklılığını artıran yapısal öğeler olmanın yanı sıra, sembolik değerleri de yansıtırlar. Hitit’lere kadar uzanan köklü geçmişleri, onları zengin tarihsel ve kültürel mirasın somut bir parçası haline getirir. Ayrıca, kubbeye geçişi sağlayan yapısal unsurlar olduklarını düşünürsek, bu durum onların evrenle ve maneviyatla ilişkilendirildiği fikrini güçlendirir.
Tonoz ve Kubbenin Modern Mimarideki Yankıları
Günümüzde de, mimaride tonoz ve kubbe formlarının çağdaş yorumlarını gösteren etkileyici tasarımlar bulunur. Eğrisel formların estetik bir biçimde uygulanabilirliğini kolaylaştıran modern tavan sistemleri, mimarların bu formları projelerinde etkileyici biçimlerde yansıtmalarını sağlar.
Buckminster Fuller ve Jeodezik Kubbe: 20. yüzyılın en önemli düşünür ve mucitlerinden biri olan Buckminster Fuller, kubbenin modern mimarideki kullanımına yepyeni bir boyut getirdi. Fuller, "jeodezik kubbe" adını verdiği ve hafif, ekonomik, ama aynı zamanda son derece sağlam ve dayanıklı olan bir yapı tipini yarattı. Fuller'ın bu yenilikçi tasarımı, dünya çapında birçok farklı yapıda kullanıldı. Uzay kafes sistemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında çok büyük rolü olan Fuller bu proje ile kubbenin modern mimarideki potansiyelini de göstermiştir.
Fotoğraf: Jeodezik Kubbe, Buckminster Fuller
Abu Dabi'deki Yeni Louvre Müzesinin Kubbesi: Abu Dabi'deki yeni Louvre Müzesi, kubbenin çağdaş mimaride ne kadar etkileyici bir form olabileceğini gösteren bir başka örnektir. Ünlü Fransız mimar Jean Nouvel tarafından tasarlanan müzenin en belirgin özelliği göz alıcı kubbesidir. Kubbe, çelik ve alüminyumdan yapılmış 7850 yıldız şeklindeki özgün desenleriyle etkileyici bir görsel deneyim sunar. Gün boyunca güneş ışığı, kubbenin desenli yapısından geçerek iç mekana nüfuz eder ve büyüleyici bir etki yaratır. Bu etkileyici kubbe, modern mimari ve klasik kubbe formunun nasıl bir araya getirilebileceğinin mükemmel bir örneğidir.
Fotoğraf: Louvre Müzesi, Abu Dabi, Jean Nouvel
durlum Domus Kavisli Tavan: Durlum'un inovatif tavan sistemi Domus, tonoz şeklindeki tavan yapılarının iç mekanda kullanılması için modern ve yenilikçi çözümler sunar. Domus'un benzersiz tasarımı, tonoz ve kubbe benzeri formları birçok farklı malzeme, doku ve desen çeşitleri ile uygulama imkanı sunar. Aynı zamanda, kolay kurulum ve mükemmel akustik yalıtım gibi üstün teknolojik özellikleri ile uzun süreli verim sağlar.
Fotoğraf: Hamburg Havaalanı (Ürün: durlum, Domus Kavisli Tavan)
Kuala Lumpur’daki Menara Prudential Projesi: Durlum Domus kavisli tavanların kullanıldığı projenin eğrisel tavan formu, üzerindeki dur-GRAPHICS baskı yöntemi ve üçüncü boyuttaki özgün tasarımı ile dikkat çeker. Domus kavisli tavanların eşsiz tasarımı, iç mekanın karakteristik etkisini önemli ölçüde vurgular.
Fotoğraf: Menara Prudential, Kuala Lumpur (Ürün: durlum Domus Kavisli Tavan, durlum dur-GRAPHICS)
Berlin Lichtenberg'deki BVG Kontrol Merkezi Projesi: Ofis projesi içerisinde, Durlum Domus kavisli tavanlar ile oluşturulan tonoz formu benzeri tavan yapısı, iç mekanda geniş ve ferah bir etki yaratarak, Domus kavisli tavanların kapasitesini oldukça iyi bir şekilde yansıtır.
Fotoğraf: BVG Kontrol Merkezi, Berlin (Ürün: durlum Domus Kavisli Tavan)
durlum Diamond Tube Gün Işığı Aydınlatma Sistemleri: İnsan sağlığı için en büyük öneme sahip olan gün ışığının mimarideki rolü paha biçilemez. Durlum’un gün ışığı sistemi Diamond Tube’un kullanıldığı, Biogena Salzburg Merkez Ofisi projesinde de gördüğümüz gibi, bu sistemler kubbe formunu modern mimariye ustalıkla uyarlar. Projedeki ustalıklı uygulaması ile dikkat çeken Diamond Tube gün ışığı aydınlatma sistemleri, aynı zamanda üçgen formdaki bileşenleri ile çağdaş bir mukarnas yorumunu andırır.
Fotoğraf: Biogena Merkez Ofisi, Salzburg (Ürün: durlum Diamond Tube Gün Işığı Aydınlatma Sistemleri)
Modern bir Kubbe Yorumu, Gökyüzü Reflektör Ağı: New York'un Aşağı Manhattan bölgesinde bulunan Fulton Center’ın kalbi olarak niteleyebileceğimiz ‘Gökyüzü Reflektör Ağı’ durlum ürünleri kullanılarak hayata geçirilmiştir. James Carpenter, Grimshaw Architects ve Arup tarafından tasarlanan ve durlum'un gün ışığı danışmanlığını yürüttüğü projenin en ilgi çekici kısmı "Gökyüzü Reflektör Ağı" adı verilen büyük kubbe benzeri bir strüktürdür. Yaklaşık 24 metre yüksekliğindeki bir kubbe formunda ve gökyüzünün doğal ışığını istasyonun atriyumuna yansıtan özel bir konstrüksiyona sahiptir.
Fotoğraf: Fulton Metrosu, NewYork (Ürün: durlum gün ışığı panelleri, durlum aydınlatma danışmanlığı)
952 adet gün ışığını yansıtıcı durlum paneli kullanılarak oluşturulan kubbe formundaki reflektör ağı, ışığı istasyonun farklı katmanlarındaki alanlarına ulaştırır. Bu etkileyici mimari eser, seyahat eden kişilerin iç mekan tecrübesini olağanüstü kılar ve mimari ile ışıklandırma sanatının muhteşem bir birlikteliğini sergiler.