Building Catalog - Platform for Creating Qualified Space

Contact Us +90 (850) 303 27 83
  • BBA.istanbul

Antalya’nın Side bölgesinde yer alan ALMA restoran; neredeyse eğimsiz denebilecek, kıyıya çok yakın, nitelikli çevre dokusuna ve peyzaja sahip olmayan bir parsel üzerinde, açık ve kapalı oturum alanlarına sahip, fine-dining türünde hizmet veren restoran ve bar işlevlerinden oluşmaktadır. Düzensiz kentleşmenin ve niteliksiz mimari üretimlerin kurbanı olan Side, bir grup yerel yatırımcının insiyatifi ile kentsel ve kültürel bir dönüşümün ilk üretimlerinin ortaya çıktığı, bölgenin en eski turizm yerleşimlerinden biridir. Bu bağlamda ALMA Restoran, kente, hem mimari hem de gastronomi kültürü açısından yol gösterici olma niyetiyle tasarlanan ve inşa edilen ilk yapıdır. Mimari niteliğinin ötesinde, gastronomi kültürü açısından da bölgede önemli bir rol üstlenmeyi hedeflemektedir.

 

Arazisine rahatça oturan yığma taş duvarlar, dikey yönde okunan sıvalı prizmatik kütle ve yatay ahşap pergola yüzeyler, restoranın açık mutfağı çevresinde yerleşen fonksiyonlar; verimli çalışan bir mekan kurgusu şekillendirir. Yoğun peyzaj dokusunun ardında gizlenen restoran yaşantısı, bir yandan da oldukça davetkar detaylarla kentin içerisinde yer bulur. ALMA restoran, tarih boyu kullanılmış olan yapı teknikleri ve yerel malzemeler ile zengin bir doku oluştururken, diğer taraftan da çağdaş ihtiyaçlara ve yaşantıya yanıt veren, minimal mekan kurgusuyla akdeniz mimarisinden esinlenir.

 

Hem mimari de hem de iç mekan tasarımında kullanılan, genellikle ham dokusuyla bırakılmış doğal malzemelerin oluşturduğu palet, yapının ana karakteristiğini oluşturur. Zemin katta kütlesini oluşturan manavgat taşı, büyük ustalık gerektiren kuru yığma tekniğiyle uygulanmıştır. Teraslarda mekansallığı sağlayan pergolalar, arka planında yoğun bir mühendislik hesabı olan, ısıl işlem görmüş strüktürel çam ağaçlarından imal edilmiştir. Dikey sirkülasyonu ve 1. Kat kütlesini tanımlayan kütlenin sıvasında, yığma taşlardan çıkan toz kullanılarak formül güçlendirilmiş ve uyum sağlanmıştır. Mekanlar arası geçişleri vurgulayan söveler ve delikli bloklar ise yine manavgat taşının tozu, elyaf, çimento gibi hammaddelerden defalarca yapılan denemeler sonucu bulunmuş olan formülüyle, yerinde döküm tekniği ile üretilmiştir. Zeminde, yüzeyi ham dokusuyla bırakılmış bej doğal taş ve eflani taşı kullanılmıştır. İç mekan dekorasyonunda ise, iroko, teak ve tütsülü meşe şeklinde 3 farklı ağaçtan üretilmiş hareketli ve sabit mobilyalar, taş yapı ile sıcak bir uyum içerisindedir. Farklı ahşap dokuların mekan içinde yarattığı ahenk, yapının dikey sirkülasyonunu vurgulayacak biçimde, merdiven hattını bağlayan, şarap kırmızısı renginde mozaik kaplanmış duvar ile buluşmaktadır. Yapının doğramaları, iklimsel ve fonksiyonel sebepler gözetilerek, alüminyum malzemeden tercih edilmiştir. Kullanılan diğer ham ve yerel malzemelerden biçimsel olarak ayrışabilmesi adına, yapının renk paleti ile kontrast oluşturacak biçimde koyu fümeye boyanmıştır. Kullanılan tüm bu mimari malzemeler, yapının mümkün olan her noktasında peyzaj ile buluşturulmuştur.

 

Ham ve yerel malzemelerin, hem yerel hem çağdaş inşaat teknikleriyle buluştuğu bu  yapı, tasarımcılarının, yatırımcılarının, yüklenicilerinin, şeflerinin, ustalarının ve en önemlisi tüm işçilerinin oldukça kısıtlı bir sürede, çok büyük emeklerle, yüksek hassasiyet ve mükemmelliyetçilikle çalışması sonucu hayat bulmuştur.